Kaleler hep ilgimi çekmiştir. Sağlam kalmış, içinde gezilebilen, manzarası da güzel olan kaleler hoşuma gider. Hiç unutmuyorum. 1996 yılında Ardanuç’a gitmiştik. Yazın öğle sıcağında yürüyerek kaleye tırmandık. Ter içinde kalmıştık. Ardanuç’a Artvin tarafından gelirken, yol Cehennem Dere denilen kanyonun içinden geçer. Ardanuç kalesi bu kanyonu yukarıdan görüyor. Kaleler genelde yüksek yerlere yapıldığı için güzel manzaraları oluyor.
İstanbul’daki Rumeli Hisarı en beğendiğim kalelerden biridir. Hisar’dan boğaz manzarası çok güzeldir. Buradaki fotoğrafları 2014’te çekmişim. Uzun süredir gidemedim.

Hisar’ın iç kısmında, yıkılmış olan mescidin minaresi duruyordu. Şimdi mescit tekrar yapılmış sanırım.

Rize’deki Zilkale yeşillikler içinde çok güzeldir. Maalesef fotoğraflar o güzelliği tam yansıtmıyor. Farklı yeşil tonlarındaki ağaçlar, gürül gürül akan dereleri, yeşilin bulutlarla birleşmesi manzara açısından bu kaleyi eşsiz yapıyor.

Kale pencereleri fotoğraf çekmek için iyi bir ortam sunuyor.

Olympos Antik Kentinin deniz tarafından çıkınca sağ tarafta yeşillikler içinde kale kalıntıları görünür. Merak edip gitmeye karar verdik. Kaleden bakınca Olympos çıkışının görüldüğü güzel bir manzara var.

Kale duvarlarında yıkılma çok olmuş. Gezerken dikkatli olmak gerekiyor. Hem yeni taş düşmesi riski var hem de yerdeki oynak taşlar çeşitli yaralanmalara yol açabilir.

Uçurum kenarında denize doğru büyüyen bir ağaç ilginç bir görüntü oluşturmuş.

Buranın pencere manzarası da güzel. İleride Çıralı sahili görünüyor.

Olympos kalesinde çok vakit geçirdik. Biz gezerken başka kimse yoktu. Kale kalıntıları arasında dolaşırken bir tarafta deniz manzarası diğer tarafta yeşillikler içindeki dağ manzarası güzel bir ortam oluşturuyor. Zilkale, maalesef çok kalabalıktı. O kalabalık ister istemez ortamdan alacağımız zevki sınırlıyor. Bu farkın en büyük nedeni Zilkale’nin yakınına kadar araba ile gidilebilmesi. Olympos kalesi için yürümek gerekiyor. Hatta mevsimine göre su içinden geçmeniz de gerekebilir. Olympos içinden akan derenin denize döküldüğü yerden karşıya geçmek zorundasınız. Biz ayakkabılarımızı çıkartıp, paçalarımızı sıvadıktan sonra yalın ayak dereden geçmiştik. Kaleye varmadan önce deniz kenarındaki taşların üzerinden geçiliyor. Kaymamak için dikkatli olunmalı.
Kaleleri görünce buraları nasıl inşa ettiklerini düşünüp hayret ediyorum. Yüzyıllar boyunca ayakta kalan yapılar inşa etmek hiç kolay değil. Ayrıca nasıl kullandıklarına da şaşırıyorum. İnsan bir dengesini kaybetse kendisini aşağıda bulur. Biz merdiven korkuluklarına alışmışız. Hem tutunmak için iyi oluyor, hem de düşme riskini azaltıyor. Kalelerde genelde korkuluklar olmuyor. Merdivenleri çıkarken duvara yakın yürümeyi tercih ediyorum. Dar merdivenler daha ürkütücü oluyor tabii. Surların üzerinde de dikkatli olmak gerekiyor.