Kabak tatlısını severim ama her kabak tatlısını sevmem. Kabağı güzel olmayan veya şekere boğulmuş tatlılardan hoşlanmam. Hatay usulü dedikleri sert kabak tatlıları da çok hoşlandığım bir çeşit değil.
İyi bir kabak tatlısında kabak da iyi olmalıdır. Satın alırken iyi kabak seçmekte zorlanıyorum. Çiğken albenisi çok güzel olan kabak, pişirince güzel olmayabiliyor. Bu yüzden denediğim ve beğendiğim yerlerden alıyorum. Genelde pazardan alıyorum. Aldığım kabağı beğendiysem ertesi haftalarda da aynı yerden alıyorum. Bütün kabak almıyorum. Ne olduğunu görebildiğim kabak dilimi alıyorum. Bazı pazarcılar doğrayıp satıyorlar. Onu da tercih etmiyorum.
Eve gelince kabak dilimini doğrayıp az bir su ile kısık ateşte pişiriyorum. Şeker koymuyorum. Pişirirken çok fazla yumuşayıp dağılmasını istemiyorum. Yerken tabağa aldığım kabak diliminin üzerine suyundan bir iki kaşık döktükten sonra hazırladığım sos ile yiyorum.
Sos olarak Anadolu Sosları kitabında gördüğüm bir sos kullanıyorum. Gökçen Adar’ın yazdığı bu kitap İş Bankası Kültür Yayınları’nda çıkmış. Gökçen Adar, Anadolu’yu dolaşarak öğrendiği tarifleri kitabında anlatıyor. Bu tür, ciddi bir emek harcanarak yazılmış kitapları çok değerli buluyorum.
Aslında kitaptaki tarifte un ve süt karışımını tereyağında pişirdikten sonra üzerine bu sosu döküyor. Bütün malzemeleri bir kahve fincanı kullanıyor. Ben daha koyu kıvamlı bir sos istediğim için tarifi biraz değiştirdim.
Sos için yüz gram kaymağı, iki kahve fincanı badem ununu, bir kahve fincanı balı ve yarım kahve fincanı sütü karıştırıyorum. Anında kullanmıyorum. Bekledikçe koyulaştığı için biraz bekletiyorum.
Artan kabakları ve sosu buzdolabında saklıyorum. Yemek istediğim zaman, soğuk sevmediğim için, en az yarım saat öncesinden buzdolabından çıkartıyorum. Üzerine sosu ekliyorum ve oda sıcaklığında ılıklaşınca yemeyi seviyorum. Aç karna tüketmek daha çok hoşuma gidiyor.
Sos malzemelerini de özenle seçiyorum. Hem kabak hem de sos iyi malzemeden yapılınca tadına doyum olmuyor.