hayat hikayeleri

Hayat Hikayeleri

by

İnsanların kendi yazdıkları hayat hikayelerini okumayı seviyorum.

Solaris eğitmeni olabilmek için Lizbon’a gitmem gerekiyordu. İlk defa uçağa binecek ve ilk defa yurt dışına çıkacaktım. 1997 yılında Türk Hava Yolları (THY) Lizbon’a uçmuyordu. Yabancı bir havayolu ile yurt dışı aktarmalı gitmem gerekiyordu. Aktarma işi beni korkutuyordu. THY ile gitseydim daha rahat olurdum. Sonraki yıllar THY yükselişe geçti. Şu anda dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu durumunda. Bu aşamaya nasıl geldiğini 2003 ile 2015 arasında THY yönetiminde yer almış olan Hamdi Topçu’dan okumak çok zevkli. Herhalde bilgisayarcı olduğum için kitapta anlatılanlar içinde bir nokta çok ilgimi çekti. THY, rezervasyon programı geliştirmek istiyor. Ürünün kullanılabilmesi için başka ülkelerin de projeye dahil olması gerekiyormuş. Bazı ülkelerle gizli görüşmeler yapılırken Amerika Büyükelçisi Hamdi Topçu’dan randevu istiyor. Normalde gizli olan bu konu hakkında hem detay öğrenmek istiyor hem de kendi yazılımlarının kullanılmaya devam edilmesi için uğraşıyor. Maalesef Hamdi Topçu ayrıldıktan sonra proje sahipsiz kalmış.

Deniz Kuvvetlerinde subay olan Cem Gürdeniz’in TCG Gaziantep fırkateyni ile ilgili anlattıkları bana ilginç geldi. Amerika, hizmet dışına çıkardığı bir gemiyi Türkiye’ye teklif ediyor. Hem artık hurdaya ayırdığı bir gemiyi satarak para kazanacak hem de bakım onarım işlemleri sırasında Amerika’daki yerel sanayiye iş çıkacakmış. Cem Gürdeniz, Gaziantep ismi verilecek gemiye ikinci komutan olarak atanır ve 9 Temmuz 1995’de Amerika’ya gider. Türkiye’den giden personel aylarca uğraşarak gemiyi temizler, canlandırır ve kullanıma hazır hale getirir. Fakat Kongre onayı verilmesine rağmen bir aylık itiraz süresinde bir senatörün vetosu üzerine geminin Türkiye’ye transferi durdurulur. Gemi tekrar soğutulur. Cem Gürdeniz 31 Ağustos 1996’da Türkiye’ye döner. Aylar sonra senatörün vetosu kalkınca 4 Kasım 1997’de gemiyi teslim almak üzere tekrar Amerika’ya gider. 12 Ocak 1998’de Toka sancak töreni yapılır ve gemide Türk bayrağı dalgalanmaya başlar. Gemi Türkiye’ye gelirken yolda Cem Gürdeniz’in gemi komutanlığına atandığı haberi gelir. 24 Mart 1998’de törenle gemi komutanlığını devralır. Hatıralarını okuyunca TCG Gaziantep’e ne kadar tutku ile bağlandığı görülüyor. Cem Gürdeniz, Amerika’da 13 ay boyunca hiç ev yemeği yemeden fast food ile beslenmiş. Son zamanlarda her gün vertigo ile uyandığından bahsediyor. Amerika’nın hurdaya ayırdığı gemiyi bile ne zorlukla sattığını görünce şu anda Türkiye’nin kendi gemilerini yapabiliyor olmasının ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi anladım.

Babası gördüğü rüya üzerine Nurullah Genç’i okutmak ister. Yaşadıkları köyde okul yoktur. Akrabaların yanlarında kalarak neredeyse ilkokulun her senesini farklı bir okulda okur. Daha sonra parasız yatılı sınavını kazanır. Okurken ayakkabı boyayarak veya fırında çalışarak para kazanmaya da çalışır. Üniversitede okurken, çalıştığı için yurda geç kalınca içeri almıyorlar. Tren garında bank üzerinde uyuyor. Nurullah Genç, çok çalışıyor ve vazgeçmek nedir bilmiyor. Aynı zamanda şair olan Nurullah Genç’in her yazdığı şiirin bir de hikayesi var. Yağmur şiirini yazarken üç ay boyunca evde bir odaya kapanmış. Eşinden, çocukları yanına sokmamasını istemiş. İşyerindeki arkadaşları hastalandığını sanıp doktora götürmeyi düşünmüşler. Düşünüyorumda eşi gerçekten sabırlıymış. Bu kitapta babası ve annesi için yazdığı şiirler yer alıyor. Eşi Nermin Hanım için de şiir yazmış mıdır bilmiyorum. Esaret yazımda yer alan Yollar Dönüşe Gider romanında Nurullah Genç dedesinin hayat hikayesini anlatıyor. Önce o romanı sonra bu kitabı okumak daha iyi olmuş. Bu kitabın başında yine dedesinden de bahsediyor. Yaptığı iyiliklerin bir şekilde karşılığını gören dedesinin çok güzel bir sözü var: “Yardım etmek üzere uzandığınız her el, kendi elinizdir.”

Son yıllarda tarihi romanlar yazan İskender Pala’yı ben ilk olarak askerlik anılarını anlattığı kitabı ile tanımıştım. Asistanlık sınavları açılmayınca askeriyede edebiyat öğretmenliği yaparak geçinmek ister. 15 gün içinde askerliğin onun ruh haline uygun olmadığını anlar ama 15 yıl hizmet yapmadan istifa edip ayrılamayacağını öğrenir. 12 Eylül ile 28 Şubat arasında dönemde Deniz Kuvvetlerinde subay olarak çalışır. Eski yazıyı bildiği için Amiraller direk kendisinden çeşitli konuları araştırmasını istiyorlar. Kardak krizi sırasında da arşivde inceleme yapmasını istemişler. Bütün bunlara rağmen, emekliliğine bir kaç ay kala YAŞ kararı ile ordudan ihraç edilir. Çok zor günler geçirir. Anılarını yazmasının en büyük nedeni benzer durumdaki insanların yaşadıklarını kayda geçirmektir. Hatıralarında ilginç yerler var. Arşiv biriminde çalıştığı için Osmanlıca kitaplar inceliyor. Bunu görenler mesai içinde Kur’an okuyor diye onu şikayet ediyorlar. Atatürk’ün Nutuk adlı eserini de orjinal nüshasından okumuş. Çevirilerin Atatürk’ün dilindeki o akıcılığı, belagati ve sürükleyiciliği veremediğini söylüyor. Kitapta hoşuma giden sözler de var: “Çok güvenirseniz aldatılırsınız, ama hiç güvenmezseniz hayatınız azapla geçer.” Başından geçenlerden dolayı vatana küsmesi gerektiğini söyleyenlere karşı içinden geçirdiği şu söz çok anlamlı: “Sevgilinin lütfunu gördüğünüz zaman onu sevmek kolaydır, peki ya kahrını görünce de sevebilir misiniz?!..”

Kemal Öztürk, 2011-2014 yılları arasında Anadolu Ajansının Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak ajansı dünyanın en büyük ajanslarından biri yapma mücadelesini anlatıyor. 2011 öncesinde müslüman ülkelerin arasındaki iletişimi bile batı medyası sağlıyormuş. Mesela Başkakan veya Cumhurbaşkanı konuşma yaptığında AFP, Reuters gibi ajanslar Arapçaya çevirip Araplara satıyormuş. Onların devlet başkanı cevap verdiğinde de Türkçeye çevirip bize satıyormuş. Uluslararası marka olabilmek için yabancı dilde yayın yapmak ve hızlı olmak gerekiyor. Tercüme yapmak bile gecikmeye yol açtığı için sonraki dönemlerde örneğin Cumburbaşkanının konuşmasını üç farklı muhabir aynı anda takip edip direk olarak Türkçe, Arapça ve İngilizce haber yapıyormuş. İlginç hatıralar var. Reuters ile Anadolu Ajansı arasındaki anlaşmayı yenilemek istemiş. Reuters yeni şartları beğenmeyince madem sizinle anlaşamıyoruz biz de siyasilerle konuşuruz demiş. Çin resmi haber ajansı haberleri bedava alıp yayınlıyormuş. İptal edince, Kemal Öztürk’ün resmi olarak Pekin’e yapacağı ziyarete izin vermemişler. Ekonomi alanında Reuters’in tekel olduğundan bahsediyor. Türkiye’de onu kırmak için de çok uğraşmışlar ama kısmen başarılı olmuşlar. Kemal Öztürk’ün ayrılış zamanında Anadolu Ajansı, Ortadoğu’da AFP’yi geçmeyi başararak dünyanın sayılı ajanslarından biri haline gelmiş.

Yönetici faktörününün ne kadar önemli olduğu bütün anılarda görülüyor. İyi yönetici, huzurlu bir çalışma ortamı sağlıyor ve insanlar şevkle çalışıyor.